Size daha önce Hektor itinden bahsedeceğimi söylemiştim,Hektor benim ana bir ,baba ayrı "kardeşim!!!".Ben annemin birinci kocası ,tam bir İstanbul beyefendisi olan, Pari'nin oğluyum.
Hektor da,Allah rahmet eylesin(ölünün arkasından konuşulmaz ama)Hımbıl Markonun oğlu.
Ben doğduktan bir ay sonra,bahçe kapısının önünde oynarken,çocuklar beni kaçırdılar,Jale ablam beni tekrar bulana kadar tam 3 yıl sokaklarda yaşadım.Başıma neler geldi neler...anlatsam roman olur.Neyse sıkıntılı konularla sizleri üzmek istemiyorum.Ben bu sıkıntılarla uğraşırken annem Hımbıl
Markoyla evlenmiş ve bu Hektor iti doğmuş.Jale ablamlar da onu Esin ablamlara vermişler.
Beni buldukları ilk zamanlarda Hektorla Esin ablam sık sık bize gelirlerdi,çok da birbirimizi sevmesek de iyi kötü geçiniyorduk,taaa ki Jale ablamla benim aşkımızı kıskanana kadar..birgün
Jale ablamla oyun oynarken bu araya girdi kıskançlığından bana saldırdı.Ben de boş durmadım elbette bir güzel boyunun ölçüsünü verdim.Hektor bey o gündür bu gündür artık bize gelemiyor.
Bana olan husumetinin asıl sebebi budur işte, yıllar sonra ortaya çıkıpda o nazik poposunu kaydırdığım için beni asla affetmiyor.Hahayyyytt,çok da umurumdaydı sanki...
Sefam olsun Hektor beyy...İt herif bize gelemiyor ya,güya misilleme yapacak "onlar da bizim parkımıza gelmesin"diyormuş.
Hektor bey.. Hektor bey, parklar kamu malıdır hem gelirim, hem de işerim senin o parkına.
Hektor itinin haklı bir düşmanlığı olabilir, onu anlarım ama bu Esin ablama ne oluyor onu hiç anlamıyorum.Sanırsın ki Hektor beyin ücretsiz avukatı.Kendi oğlunun ne kadar marifeti varsa çok matah bir şeymiş gibi anlata anlata bitiremez.Yok onun oğlu beyefendiymiş de ben sokak çocuğuymuşum,yok Hektor bey görgülüymüşde ben görgüsüzmüşüm,Hektor T.V. seyredebiliyormuş da ben televizyonun farkında bile değilmişim.Evet bazıları şanslı doğuyor,
Hektor bey Tarsus-Amerikan kolejini bitirmiş olabilir ama biz de hayat üniversitesini bitirdik söylemesi ayıp olmasın.Salak oğlu, televizyon seyrede seyrede tepe sersemi olacak haberi bile yok.Ben şahsen televizyon seyredeceğime kitap okumayı daha çok tercih ediyorum.Son zamanlarda Rus edebiyatına merak saldım.En sevdiğim yazar da Mihail Şolohov bu yazarın "Don'da Kıyısında Hasat"adlı eserini herkese tavsiye ederim.
Bu da Esin ablama(ne Esin ablası beeee, bundan sonra ona Esin Teyze diyecem)
ESİN TEYZEME KAPAK OLSUN.
23 Eylül 2014 Salı
1 Eylül 2014 Pazartesi
OFF JALE ABLAM OOOFFFF!!!!!
Ben hayatında Jale ablam kadar maymun iştahlı bir insan daha görmedim.
Birgün taş boyama sanatına heveslenir bir-kaç taş boyar,"taş boyamak zevkli de onları duvara yapıştırmak zor oluyor yaw"der onu orda bırakır.
Birgün yemek-pasta yapmaya kalkışır,daha mutfaktayken bu işin çok sıkıcı olduğunu,hem bir sürü masraf olduğunu,hem yapacağı yemek veya pastanın olmama riskinin çok olduğunu, ayrıca güzel olsalar bile yenildiği takdirde kilo alacağını bahane ederek bu işten de vazgeçer.
Ben bizzat kendim, yıllardır,fotoğraf çekmeyi ne kadar sevdiğini,bu işi mutlaka öğrenip, harika fotoğraflar çekeceğini dinler dururum.Aslında bilgisayarını açıp,foto kritikdeki resimlere hayran hayran baktığını görünce veya fotoğrafla ilgili bir yazıyı yalayıp yutar gibi bir çırpıda okuduğuna şahit olunca vallahide billahide samimi olduğuna inanasım geliyor.Hatta geçen yıl bir hevesle başladığı AFAD kurslarından sonra iyice inandım,dedim ki bu sefer tamam, bu sefer bu işin sonunu getirecek herhalde.Ama nerdeeeeeeee.Tamam -diyafram,enstantane,iso,odak uzaklığı- hepsini öğrenmiş. Öğrenir zeki kadındır sonuçta.Öğrenmiş öğrenmesine de ama bilgileri hep teorik.Bana göre, günde en az 300-400 fotoğraf çekmeli ki pratiği de gelişsin.
Bahane dersen, gani gani, yok bugün yorgunum,yok belim ağrıyor,yok ışık yeterli değil(koştura koştura gidip aldığı tripotu sanki süs için aldı,ışık yeterli değilse onu kullansana be anacım)
bahane... bahane... bahane....
Şimdide tutturmuş ,ben portre fotoğraf çekecem, objektifim yeterli gelmiyor,
onun için 85mm f:1,8 objektif alacam;he canım hee,şahdın şahbaz olacan. İpek yengemin gönderdiği 18-55 objektifi kullana kullana yıkadın rafa koydun sıra ona geldi....
Ahanda buraya yazıyorum,gider o objektifi alır, iki günde bir kenara atmazsa walla ben bir şey bilmiyorum.....
Bu kadının sıkılmadığı hiçmi birşey yok diye soracak olursanız var;gezmekten hiç sıkılmaz.
Doldur benzini ver arabayı gezer de gezer, hiç sıkılmaz.Bir de biliyormusunuz? Bizden hiç sıkılmaz,biz Jale ablamızı çok seviyoruz yaaaa....
Haaaa bu arada bana bu bloğu açtı açmasına da insanların nasıl göreceği konusunu bir türlü çözemedi.Şimdi İpek yengemin gelmesini dört gözle bekliyor..... ona soracakmış.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)